24 Kasım 2012 Cumartesi

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Bu tarihte Atatürk, çağdaş Türk eğitiminde çok büyük anlam ve önem taşıyan Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ederek (1928) öğretmenlik mesleğine çok somut ve etkin bir biçimde katılmıştır. Bu katılımıyla öğretmenlik mesleğine çok büyük bir değer, onur ve saygınlık kazandırmış, öğretmenlik mesleğini yüceltmiştir.
Öğretmenler Günü' nüz kutlu olsun...!




14 Kasım 2012 Çarşamba

YİNE AYLARDAN KASIM...

Bu sene çok hızla geçiyor zaman...Okul açıldığında biraz yavaştı ama :) Ne çabuk Kasım olmuş...En son Eylül' de yazmışım. Bugün yazarım yarın yazarım diye diye geçmiş günler.
Sonbaharı seviyorum...hele Kasım ayını :)))
Turuncular, kahveler, sarılar...güneş batarken ortaya çıkan o pembeler...yağmurlar...gri bulutlar... Sonbahar çocuğuyum belki de ondandır...
Öğrencilerim de artık okula iyice alıştılar ve biz onlarla çok eğleniyoruz...
Yeni şeyler öğrenirken, çocukların gözlerinde gördüğüm o parıltıyı seviyorum... Yorucu ama bir o kadar da güzel bir mesleğim var.
Onca işin içinde bunları da yazacak zaman buldum ya...aferin bana :)))
Geçen hafta Özgeciiim' e gittik...yeni evine... Sonrasında çok maceralı oldu ama... Gittiğimiz zaman, bir güzel çaylarımızı içtik, sohbet ettik. Bir de üstüne nefis yemekler yedik... Çok güzel bir akşamdı...


2 Eylül 2012 Pazar

YILIN EN SEVDİĞİM ZAMANLARI

Evet yaz bitti ya da bitmek üzere... Yılın en sevdiğim zamanları başlıyor... Sonbahar ve okulla hazırlık :)) Çocukluğumdan beri kırtasiyeyi çok severim...renkli kalemler, defterler, silgiler, boyalar ve kağıtlar...! Onların arasında kendimi çok iyi hisseder, teker teker eller, evirip çeviririm... Gittiğim yerlerde de kırtasiyelere uğrarım mutlaka elimden geldiğince, canım sıkıldığında kendimi Panel' e atarım. Sahrayıcedit' te küçücük bir dükkanken, şimdi kocaman bir mağazaya dönüştü Panel... Geçen gün yine gittim tıklım tıkıştı, ağız tatdıyla gezemedim, tekrar gideceğim :)) Bu arada kapıya da bir stand kurmuşlar, defter ve kitapları kaplıyorlar, velilere hizmette sınır yok...! O standı görünce okul yıllarım geldi aklıma; ben çok severdim defter ve kitaplarımı kaplamayı :)) İleride çok istiyorum bir kırtasiye dükkanım olsun, bir tarafında da sanat atölyesi olsun :))
Bu arada iyi ki öğretmenim diye düşünüyorum, kırtasiye malzemeleriyle içiçeyim yani :))) Yenilikleri çok yakından takip edebiliyorum. Ben küçükken böyle bol ve renkli malzeme yoktu ülkemizde. Almanya' da akrabaları olan ya da oradan gelen çocukların olurdu renkli renkli ve güzel materyalleri çok iyi hatırlıyorum, çok özenirdim. Sonra yavaş yavaş Türkiye' de de oldu. Şimdi ise herşey var...hemen hemen herşey ;)



 Ennn sevdiğim mevsim hoşgeldin...ne iyi ettin de geldin... Umarım çok güzel geçersin :))


13 Ağustos 2012 Pazartesi

MONICA

Ben diyeyim 8, sen de 10 yıl evvel kendime Boyner' den... o zaman ki ismi Çarşı da olabilir... bir terlik almıştım. Şöööyle Karadeniz' in taşına, kumuna dayanıklı olsun, evden denize yürürken aradaki dikenli bitkilerin üzerinden canımı acıtmadan geçebileyim diye yüksek tabanlı olsun, Lancester' in verdiği plaj çantasına da uysun dediydim... İşin gerçeği çok da beğenmeden aldıydım turuncu Monica larımı... Hala kullanıyorum :))
İşte kanıtı... amcamın torunu bebekti ben onları aldığımda... koca kız oldu Monica lar hala ayakta :)) Bu arada üzerinde monica yazdığı için kuzenim kendilerine terlik değil monica der :)))
İlk fotoğraf 2004 yılında çekilmiş... Monica lar parlıyor...Burcu 4 yaşında...

İkinci fotoğraf bu sene çekildi...Monica ların rengi gitmiş ama hala sapasağlam...Burcu 12 yaşında :))


ŞİİR

Şiir okumayı çok severim. Okumak dediysem kitaptan okumayı yani :) Bir de dinlemeyi severim ama şöyle davudi bir erkek sesinden :))
Ezbere bildiğim bir şiir yoktur fakat ortaokul yıllarımdan beri ilgiliyimdir. Orta 1 deyken bir İNGİLİZCE öğretmenimiz vardı, Orhan Veli' den, Oktay Rıfat' tan, Bedri Rahmi' den şiirler okurdu bize...sonra lisede bir edebiyat öğretmenimiz oldu. Çok severdim derslerini, okulun arkasındaki kırlık alanda ders yapardık...çimenlerin ve devrilmiş ağaç kütüklerinin üstünde. O bana dönem ödevi vermişti; Orhan Veli ve Garip Akımı hakkında... Hatta incelemem için Orhan Veli' nin çıkarttığı, orjinal basım Yaprak dergilerini vermiş, çok yardımcı olmuştu. Hayatta aldığım ilk şiir kitabı da Orhan Veli' nindir.
Bu kadar laftan sonra, ben bugün Can Yücel' in bir şiirini paylaşacağım... Çok güzel bir şiir... Dün Can babanın ölüm yıldönümüydü... Ruhu şad olsun...!


SAĞLIK OLSUN

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama.
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin...
Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin.
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart.
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine...
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis.
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin.
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün
dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, Hatta daha da eskiden
yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, Ohhh şöyle bir hafifle...
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de.
Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık.
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak.
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen
yanağından makas al...
Sonra, şöyle bir düşün. Kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken?...
Kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler
kapını tıklattı?..
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?...
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara!...
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor!...
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller
açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun...
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun...
Saklama tabakları, bardakları misafire. Sizden ala misafir mi var bu
dünyada?..
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç
değil.
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik
bıraktıklarını tamamlar gibi.
Tadına var akşamının...
Gece evinde, dostların olsun.
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun...
Arkadaşım, hayat bu. Daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!


Bu da Can Yücel hakkında bilgi isteyenler için :)


29 Temmuz 2012 Pazar

ABANA

Memleketim...büyüdüğüm yer...her köşesinden bir anının çıktığı Batı Karadeniz' in küçük kasabası...

Ramazan' ın ilk günlerinde, tam iftar saatinde iki üç gün üstüste sis bastı...çok ilginçti...ilk defa böyle denizden doğru gelen sise tanık oldum burada...!
Bu fotograf sisin yukarıdan yani dağdan çekilmiş görüntüsü...ürkütücü...!

BUGÜN BULDUKLARIM

Evet 15 gündür Abana' dayım...Burası İstanbul gibi değil...Serin, püfür püfür esiyor...Ramazan' ın da etkisiyle bu sene daha bir dingin. Bazen bu sessizlik ve sükunet hali sinirimi bile bozuyor diyebilirim. Neyse, bugün canım denize gitmek istemedi. Evde oturdum ve dolaplardan annemin eski Burda' larını çıkardım. Her sene geldiğimde bakarım onlara. Baktıkça çocukluğumu hatırlarım, sayfalarını çevirirken o günlere dönerim, resimlere bakarken o zamanlar aklımdan geçenler beliriverir...eğlenirim.


Bu sefer bakarken en sevdiklerimin fotoğraflarını çektim sizlerle paylaşmak için. 60' lı, 70'li ve 80' li yıllara ait modeller var. 90' lar İstanbul'daki evde :))) Ayrıca örgü dergileri ve Samanyolu dergileri de var. 70' ler çok güzel, 80' lerin başları da ancak 85' den sonra ne olmuşsa olmuş moda bir çoşmuş :))) Vatkalar, bol kollar, kloş etekler ve saçlar :))) Korkunç...umarım tekrar moda olmazlar. Bence 80' lerin ikinci yarısı moda için kayıp yıllar :))))

Bu hırkaya bayıldım...

Şu minik kızın üstündekinden benim de vardı, yeşil kadifedendi benimki...annem dikmişti. Battaniyeden de örmüştü annem, hala kullanırız :))










Şu beyaz elbiseyi çok sevdim...sırt detayı çok hoş.






Bir an evvel büyüsem de şu elbiselereden diktirsem anneme diye hayaller kurduğum kıyafetler...



Bu etekten dikmişti annem...krem üstüne mor küçük puantiyeleri vardı...

Veeeee 80' lerin ikinci yarısı... Tam anlamıyla korkunç...!!!! Pembe elbise favorim ;)


Lego ve Benetton reklamları da buldum...

Bir de bu kazaktan örmeyi hayal etmişimdir hep... Mavi, beyaz ve kuşlar :)))

9 Temmuz 2012 Pazartesi

TATİİİİİİİİİL :)

Bir öğretmen tatile girince bloğu da tatile girer diye bir kural yok biliyorum ama gerçekten o kadar yoğun günlerdi ki hiç elim değmedi... İtalya' dan döndükten sonra annemleri yazlığa gönder, arkadaş buluşmaları, öğrencileri tatile gönder, seminer ve toplantılara katıl, ertelenen temizlikleri yap derken bugüne kadar gelmişiz. Şu günlerde müdürüme vekalet ediyorum, görev bitince doğru Abana...zira burası çok SICAAAAAAAK....!

18 Haziran 2012 Pazartesi

BU DA GÜNÜN ŞARKISI

PROJEMİZ BİTTİ...L2L

İki senedir sürdürdüğümüz projemizin bitirme toplantısı için İtalya' ya gittik, bu ayın başında...Öğrenmeyi Öğrenmek adlı projemize, İtalya-Almanya-İspanya-Türkiye ortaklığında başladık ve bugüne kadar gözlem toplantılarıyla sürdürdük. İlk olarak 2010 Kasım ayında açılış için evsahibi İtalya' ya giderek başladık. Sonra diğer ülkelere gidildi ve onlar bize geldiler. Mesleki ve kültürel açıdan çok şey görüp, çok şey öğrendiğim bir çalışma oldu. Keşke her öğretmenin eline böyle fırsatlar geçse. Çalıştığımız ülkeler ve gruplar açısından da çok şanslıydık. Okulöncesi eğitim tarihi içinde önemli bir yeri olan iki ülke; İtalya ve Almanya ile çalışmak bakış açımı genişletti. İtalyan grup Reggio Emilia bölgesindendi ve okulöncesinde bu bölgeden adını alan bir eğitim akımı vardır. Bu nedenle benim için çok önemliydi. Aynı şekilde Almanya grubunda da çok çok farklı bir eğitim sistemine şahit olduk. İspanya' da ise kısıtlı şartlarla öğretmenlerin neler yapabileceğini gördük. Yeni insanlar tanımak da çok güzeldi. Hiç bir grubun anadilini konuşacağı diğer bir grup olmadığı için herkes çok iyi anlaştı. Ortak dil İngilizce' ydi tabii ki...Son geziye Elvan Hoca ve Özge' yle gitmek de ayrıca eğlenceliydi :))
Gelelim gezide yaşadıklarımıza...8 Haziran Cuma günü sabah uçağıyla Bolonya' ya uçtuk. Havaalanında önceden işlemleri yapılan kiralık arabamızı ve Antonio' muzu ( kendisi Tomtom marka navigasyon aleti olur ) bulduk...Aletin Türkçe seçeneğinin olmasına ayrıca bir mutlu olarak, yolculuğumuza başladık. İlk olarak ulaşmamız gereken şehir Brescello idi. Ve biz gayet güzel bir zamanlamayla otelimize ulaştık. Kısa bir yerleşmeden sonra 14:30 da başlayacak toplantıya yetişmek için, tekrar arabamıza atlayarak toplantının yapılacağı okula gittik. 15 dakika erken gittik ve en önce gelen gruptuk :)) Sonra Almanlar çoook sonra da İspanyollar geldi. Toplantılar yapıldı, okulu önceden gezmeyenler için tekrar bir tur yapıldı...Bu arada biz açız ve hiç yiyecek bir şey yok...Elvan hanım lazım olmaz diyerek yanında getirdiği kuruyemişleri otelde bırakmış...açııııııız....!Neyse toplantılardan sonra akşam 20:00' de yemeğe gideceğiz, otelden alacağız sizi dediler.Biz de bir hızla otele kuruyemişlerimize döndük...
İkinci gün şehrin kültür merkezinde buluşduk ve son bitiş sunumları yapıldı...Her şey çok güzeldi...Hepimiz şık şık giyindik gittik :)) Çok güzel bir kokteyl hazırlanmıştı bizim için...



Güzel dilekler ve kucaklaşmalarla ayrıldık arkadaşlarımızdan...Sonrasında otele gidildi, üst baş değiştirildi...Ver elini Mantova...Daha önceki sefer akşam görmüştüm ve çok sevmiştim bu şehri, bu sefer gündüz gözüyle de görmüş oldum :))


Üçüncü gün yani Pazar günü önce Como Gölü' ne gittik...Gözlerimiz George Clooney' i aradı ama yoktu :)) Onun yerine İstanbul' lu dönerci bulduk, gölün kenarında!!!




Como' dan sonra Milano' ya geçtik...Harika bir şehir Milano...Gezdik, alışveriş yaptık, yedik, içtik, yağmura yakalandık...






Akşam dönüşte de bulunduğumuz şehrin merkezindeki bir restoranda yemek yedik...Kaldığımız otel gibi restoranın ismi de Don Camillo idi. Fransız bir film artistinin canlandırdığı bir karaktermiş Don Camillo...film buralarda çekilmiş...bu nedenle herşeyin ismi Don Camillo idi :)) Yemek yediğimiz yer tipik bir İtalyan restoranıydı, kendimi film setinde hissettim :))


Otele döndüğümüzde odamıza zorla girmeye çalışanlar oldu...
Dönüş günü havaalanının bulunduğu şehri yani Bolonya' yı gezdik...Bolonya İtalya' nın üniversiteler şehriymiş...Yaşam kalitesi çok yüksek olan şehirde, Avrupa' nın bilinen ilk üniversitesi var...Gerçekten de yaşlısıyla genciyle insanlar çok şık ve hoştular :))

Yolcular...

Şoförümüz...


İtalya' ya, İtalyanca' ya, İtalyanlara, yemeklerine bir kez daha hayran kalarak, ayrıldım İtalya' dan...Umarım yine gider, gezemediğim yerlerini gezerim :)))))